20 Nisan 2017 Perşembe

Serbest T4 Nedir? Yüksekliği Ve Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

T4 Nedir?

T4 (tiroksin) ve T3 (triiyodotironin), tiroid bezinde üretilen hormonlardır. Hipofiz bezinden salgılanan TSH hormonu ile ne kadar üretilecekleri belirlenir.
Bu hormonların aşağıdaki görevleri vardır:
  • Vücudumuzun ürettiği ve harcadığı enerji miktarını kontrol ederler.
  • Kolesterol seviyesini dengeler.
  • Soluk alıp vermeyi düzenler.
  • Sinir sistemi fonksiyonlarında görev alır.
  • Kalbin sağlıklı çalışmasında rol oynar.
  • Kilo kontrolü yapar.
  • Beyin gelişiminde aktif rol üstlenir.
  • Adet döngüsünü düzenler.
Serbest T4 testi, tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesinde kullanılır. Hipotiroidi (tiroid düşüklüğü) veya hipertiroidi (tiroid fazlalığı) gibi hastalıkların teşhisinde yardımcı olur.
Dolayısıyla, T4 ve T3 seviyeleri normal aralıklarda olmazsa aşağıdaki sorunlar yaşanabilir:
  • Taşikardi, çarpıntı gibi kalp sorunları
  • Aşırı yorgunluk, aşırı hareketlilik
  • Cilt sorunları
  • Depresyon
  • Uyku sorunları
  • Kas sorunları, titremeler
  • Aşırı veya yetersiz kilo
  • Görme problemleri
  • Gelişim geriliği ve diğer metabolik sorunlar
  • Kısırlık

Serbest T4 Nedir?

Kan dolaşımındaki çoğu T4 ve T3, proteinlere bağlanır. Az bir yüzdesi ise serbesttir (bağlanmamıştır). Kandaki protein seviyesinden çok fazla etkilenmediği için serbest T4 tahlilleri, T4 tahlillerine kıyasla daha fazla tercih edilebilir.
Bu tahliller aşağıdaki amaçlar için istenebilir:
  • Hipertiroidi veya hipotiroidiyi tespit etmek, nedenlerini ortaya çıkarmak
  • Farklı tiroid sorunları ihtimal dahilinde ise, ayırıcı tanı koymak
  • Hipofiz bezi sorunlarını tespit etmek
  • Kadınlarda görülen kısırlığın neden görüldüğünü ortaya koymak
  • Tiroid hastalığı tedavilerinin ne kadar etkili olduğunu analiz etmek
  • Tiroid kanserine yapılan müdahalelerin yeterli olup olmadığını tespit etmek

Serbest T4’ün Normal Değer Aralığı

Serbest T4’ün normal değer aralığı 0,8 – 2,0 ng/dL’dir (nanogram/desilitre).
Bu aralık farklı laboratuvar sonuçlarında bir miktar oynayabilir. Ya da farklı ölçüm birimleri kullanılıyor olabilir.

Serbest T4 Yüksekliği Ne Anlama Gelir?


Serbest T4 yüksekliği genel anlamda tiroid bezinin aşırı aktif olduğu anlamına gelir.
Aşağıdaki hastalıklar ve etkenler bu sonucu doğurabilir:
  • Graves hastalığı
  • Üreme hücresi tümörü
  • İyot kaynaklı hipertiroidi (tiroid fazlalığı)
  • Tiroid bezi iltihabı
  • Zehirli guatr
  • Gebe karnındaki trofoblast hücrelerde görülen hastalıklar
  • Tiroid hormonu ilaçlarının (levotiroksin) aşırı kullanımı
T4’lerin bağlandığı protein miktarının değişmesi, toplam T4 yüksekliğine neden olabilir. Hamilelik, doğum kontrol hapları ve karaciğer hastalıkları toplam T4 yüksekliğine yol açabilir.

Serbest T4 Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

Serbest T4 düşüklüğü genel anlamda tiroid bezinin yetersiz çalıştığı anlamına gelir (hipotiroidi).
Aşağıdaki etkenler bu sonucu doğurabilir:
  • Haşimato hastalığı
  • Hastalıklar
  • Gıdasız kalmak, uzun süreli açlıklar
  • Anabolik steroid, tiroid önleyiciler, amiodoron, lityum gibi bazı ilaçlar
  • Ortak Değerlendirmeler

    TSH, serbest T4 ve serbest T3 değerleri bir arada incelendiğinde aşağıdaki tablodaki yorumlar yapılabilir:
    TSHSerbest T4Serbest T3Olası Sağlık Durumu
    YüksekNormalNormalHafif (gizli) hipotiroidi
    YüksekDüşükDüşük Veya NormalHipotiroidi
    DüşükNormalNormalHafif (gizli) hipertiroidi
    DüşükYüksek Veya NormalYüksek Veya NormalHipertiroidi
    DüşükDüşük Veya NormalDüşük Veya NormalDoğrudan tiroidle ilgisi olmayan bir hastalık; hipofiz bezi sorunlarından kaynaklanan hipotiroidi
    NormalYüksekYüksekTiroid hormonu direnci (tiroid hormonunu algılayan reseptörlerdeki algılama sorunlarından kaynaklanır, tiroid hormonu fonksiyonunda düşüş yaşanır)

    Serbest T4 Düşüklüğü Ve Yüksekliğinin Tedavisi

    Tedavide öncelikle T4 seviyesinde dalgalanmaya yol açan hastalık tespit edilir. Hipotiroidi vakalarında sentetik (yapay) tiroid hormonları kullanılabilir. Hipertiroidi vakalarında ise cerrahi müdahale, radyoaktif iyot tedavisi veya tiroid önleyici ilaç tedavisi uygulanabilir.


    Adh Hormonu Nedir? Yüksekliği ve Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

    Adh Hormonu Yüksekliği Ne Anlama Gelir?

    Adh Hormonu Yüksekliğinin Belirtileri
    Adh hormonu seviyesi yükselirse, böbreklerin daha fazla su tutmasına yol açar. İhtiyaç duyulan miktardan fazla salgılanan Adh hormonu aşağıdaki sorunlara yol açabilir:
    • Kan seyrelir.
    • Kandaki sodyum, potasyum ve klorit yoğunluğu düşer, elektrolit dengesizlikleri açığa çıkar.
    • Bulantı ve kusma görülebilir.
    • Baş ağrısına veya bilinç bulanıklığına neden olabilir.
    • Şiddetli vakalar nöbetlere ve komaya yol açabilir.
    Adh hormonu (antidiüretik hormon, vazopressin) vücutta tutulan su miktarını kontrol eden bir hormondur. Hipotalamusta üretilir, hipofiz bezinde depolanır ve buradan salgılanır. Adh hormonu yüksekliği veya düşüklüğü başta kan dolaşımı problemleri olmak üzere birçok farklı hastalığa yol açabilir.
    Adh Hormonu Yüksekliği Neden Olur?
    Aşağıdaki etkenler Adh hormonunun kontrolsüz yükselmesine yol açabilir:
    • Şeker hastalığı, kalp, tansiyon veya kanser ilaçları, antidepresanlar
    • Barbiturates, desipramine, morphine, nicotine, amitriptyline ve carbamazepine gibi Adh salınımını artıran ilaç tüketimi
    • Acetaminophen, metformin, tolbutamide, aspirin, theophylline, ve steroit olmayan iltihap giderici ağrı kesiciler
    • (NSAID) gibi Adh etkisini artıran ilaç tüketimi
    • Guillain Barre sendromu
    • Multipl skleroz
    • Epilepsi
    • Aküt interminant porfiri
    • Kistik fibroz, amfizem, tüberküloz, HIV gibi akciğeri de etkileyen bazı hastalıklar
    • Akciğerde, göğüs duvarında, hipotalamusta veya hipofiz bezinde ortaya çıkan hastalıklar
    • Adh üreten tümörler(özellikle akciğerde ortaya çıkan bazı türler)
    • Bazı kanser türleri; lösemi, lenfoma, akciğer, pankreas, mesane veya beyin kanseri

    Adh hormonu ayakta iken, geceleri, stres altında iken veya egzersiz esnasında daha fazla salgılanır. Bu durum çoğu zaman sağlıklı bir tepkidir.
    Adh Hormonu Yüksekliği Tedavisi
    Tedavide kanın elektrolit dengesini yakalamak için hastaya medikal tuz solüsyonları verilir. Bazı tür idrar söktürücü ilaçlar da önerilecektir. Sıvı alımı sınırlandırılmalıdır. Ancak Adh hormonu yüksekliği ciddi bir hastalıktan kaynaklanıyorsa, bu tedaviler geçici bir çözüm sağlayacaktır. Temelde yatan sorun tedavi edilmelidir.

    Adh Hormonu Düşüklüğü Ne Anlama Gelir?

    Adh Hormonu Düşüklüğünün Belirtileri
    Adh hormonu seviyesi düştükçe böbreklerden atılan su miktarı artar. İdrar hacmi artar. İhtiyaç duyulan miktardan az salgılanan Adh hormonu aşağıdaki sorunlara yol açabilir:
    • İdrar miktarının artması, idrar renginin açık olması
    • Tansiyon düşmesi
    • Dehidrasyon (su kaybı)
    Adh Hormonu Düşüklüğü Neden Olur?
    Aşağıdaki etkenler Adh hormonu yetmezliğine yol açabilir:
    • Çok fazla su içmek
    • Lityum, fenitoin, etanol gibi Adh salınımını veya etkisini azaltan ilaç tüketimi
    Birincil polidipsi: Fiziksel bir ihtiyaç söz konusu olmadığı halde aşırı sıvı tüketimi. Aşağıdaki sorunlardan kaynaklanabilir:
    • Kaygı bozuklukları
    • Kuru ağız sendromu
    • Otoimmun kronik hepatit
    • Şizofreni
    • Şekersiz diyabet
    Hipotalamusun veya hipofiz bezinin hasar görmüş olması. Aşağıdakilerden kaynaklanabilir:
    • Cerrahi müdahaleler
    • Kafaya şiddetli darbe almak
    Ayrıca kişi yaşlandıkça vücudun su tutma kabiliyeti azalır. Adh hormonu, uzanırken veya yüksek tansiyon söz konusu ise daha az salgılanır.
    Adh Hormonu Düşüklüğü Tedavisi
    İlk önce hastanın su kaybı yaşamaması için bol su ve sıvı tüketmesi istenir. Sonrasında Adh hormonu gibi hareket edecek vasopressin, desmopressin vb. ilaç kullanımı gerekli olabilir.
    • Adh yetmezliğinin nedeni kullanılan ilaçlarsa hasta alternatif tedavilere yönlendirilmelidir.
    • Hidrokolorotiazit, amilorit gibi diüretikler ya da indomethacin gibi ilaçlar belirtilerin hafiflemesini sağlayabilir.

    7 Ocak 2017 Cumartesi

    Aynı Anda Birden Fazla İşi Yapma-Multitasking

    Multitasking Üzerine Yapılan Araştırmalar


    İlk olarak, multitasking terimi ile neyi kastettiğimizi açıklayalım. Multitasking iki veya daha fazla görevi aynı anda yapmaya çalışmak veya görevler arasında sürekli değişim yapmak şeklinde tanımlanabilir.
    Bir dakika durun ve şu an yapmakta olduğunuz şeyleri düşünün. Görünen o ki, bu makaleyi okuyorsunuz ama muhtemelen başka şeyler de yapıyorsunuz. Belki müzik dinliyorsunuz, arkadaşınıza mesaj atıyorsunuz, başka bir sekmede mail’lerinizi kontrol ediyorsunuz veya bilgisayar oyunu oynuyorsunuz.
    Eğer birçok şeyi aynı anda yapıyorsanız, pek iyi yaptığınız söylenemez. Muhtemelen bütün bunları dengelemede çok iyi olduğunuzu düşünüyorsunuz. Ama birçok farklı araştırmaya göre, sandığınız kadar multitasking’de iyi değilsiniz.
    Geçmişte, multitasking’in verimliliği artırma noktasında iyi bir yol olduğu düşünülürdü. Ama son zamanlardaki araştırmalar bir işten diğerine geçmenin verimliliğe ket vurduğunu gösteriyor. Bir kerede tek göreve odaklananlara göre, aynı anda birçok işi yapmaya çalışanlar dikkat dağıtıcıları kendilerinden uzaklaştırmada başarısızlar. Ayrıca birçok işi bir kerede yapmaya çalışmak bilişsel yeteneği azaltıyor.
    Multitasking’in etkisini belirleyebilmek için, psikologlar deneklerden görevleri değiştirmelerini istediler ve sonra değişimle ne kadar zaman kaybedildiğini ölçtüler. Robert Rogers ve Stephen Monsell tarafından gerçekleştirilen bir araştırmada, denekler aynı göreve devam etmek yerine görevleri değiştirmeye başladıklarında yavaşlıyorlardı.
    2001 yılında Joshua Rubinstein, Jeffrey Evans ve David Meyer tarafından gerçekleştirilen bir deneyde ise farklı görevler arasında geçiş yapmanın ciddi zaman kaybına neden olduğu, görevler giderek karmaşıklaşıyorsa verimliliğin daha da düştüğü gözlenmiş.

    Multitasking Araştırmalarının Anlamı

    Multitasking beyinde “mental yürütme fonksiyonları” tarafından yönetilir. Bu yürütme fonksiyonları diğer bilişsel süreçleri kontrol edip, yönetirler. Aynı zamanda görevlerin hangi sırayla yapılacağına, ne zaman ve nasıl yapılacağına karar verirler. Meyer, Evans ve Rubinstein’a göre yürütme kontrolü sürecinde iki aşama vardır. Birinci aşama “hedefi değiştirmek” (başka bir işi yapmaya karar vermek), ikincisi ise “görevi aktifleştirmek” (önceki görevin kurallarından, şimdiki görevin kurallarına geçiş yapmak) olarak adlandırılır.
    Bunlar arasında geçiş yapmak, birkaç 10 saniyeye mâl olmakla kalmaz, geçiş yapıldıkça süreler de artar. Bazı durumlarda bu önemsiz gibi görünebilir. Ütü yaparken, televizyon izlemek gibi. Ama eğer güvenlik ve verimin önemli olduğu bir durumdaysanız (trafikte araba sürmek gibi), çok kısa zamanlar bile kritik olabilir.

    Multitasking Araştırmaları İçin Pratik Uygulamalar

    David Meyer görevler arasında geçiş yaparken mental blokların oluştuğunu ve verimliliğin %40’a kadar düştüğünü söylüyor.
    Tabi hangi durumda olduğunuz önemli. Maç izlerken arkdaşınıza mesaj atmanız herhangi bir büyük probleme neden olmayacaktır. Ama araba sürerken, doğru radyoyu bulmaya çalışan bir insan için hayatlara bedel olabilir.
    Bir dahaki sefere kendinizi birden fazla işi aynı anda yaparken bulursanız, hızlı bir değerlendirme yapın ve sadece bir işe odaklanmaya çalışın.

    Dopamin Nedir? Arttırma Teknikleri

    Dopamin Nedir?

    Beynin birkaç bölgesinden salgılanabilen dopamin duygularınızı, hareketlerinizi, haz hissini ve acıyı etkileyen bir kimyasaldır. Peki bu kimyasal beyinde nasıl görev yapar?
    Mutluluk hissi vermesinin yanı sıra dopamin insanlarda ve hayvanlarda birçok fonksiyona sahiptir. Bunlardan bazıları şunlardır:
    • Hareket
    • Hafıza
    • Haz Veren Ödül
    • Davranış
    • Kavrama (İdrak)
    • Dikkat
    • Prolaktin Üretimini Engelleme
    • Uyku
    • Duygu Durumu (Ruh Hâli)
    • Öğrenme
    Dopaminin aşırı fazlalığı veya eksikliği bazı ciddi sağlık sorunlarına neden olur. Dopamin azlığında Parkinson hastalığı baş gösterir. Uyuşturucu veya sigara kullanımı sonucu dopamin miktarının artması ise bağımlılığa yol açar.

    Bilindiği üzere, beyinde saniyeler içinde milyonlarca sinyal iletilir. Bu sinyaller sayesinde vücut sistemleri çalışır, hareket sağlanır ve bilişsel faaliyetler oluşur. Yani, sinyallerin yokluğu, ölüm anlamına gelir.
    Sinir hücreleri vasıtasıyla çok hızlı iletilen bu elektrik sinyalleri sinir hücrelerinin birleşme noktalarında birtakım kimyasallarla taşınır. Bu kimyasallara nörotransmitter adı verilir ve onlar olmadan iletim yapılamaz. Resimde gördüğünüz sinir hücreleri arasındaki parlak noktalar nörotransmitterleri temsil etmektedir. Bilimin keşfettiği 100’den fazla nörotransmitterin en önemlilerinden biri de dopamindir.
    Dopaminle ilgili bilinmesi gereken en önemli nokta haz alma hissi sırasında salgılanmasıdır. Yani tatlı bir şey yediğinizde ya da cinsel ilişki sırasında bu hormon salgılanır. Bu durumda beyin kişiyi haz duyabileceği şeyleri aramaya iter, yani o ödülü (hazzı) tekrar tatmak ister.
    Ödül mekanizmasında böyle anahtar bir rol üstlenen dopamin madde bağımlılığının da baş aktörüdür. Sigara ve uyuşturucu madde kullanımı sonucu sinapslarda dopamin birikmesi ve bunun sonucu oluşan haz, kişide o maddeleri tekrar kullanma isteği yaratır. Bir süre sonra da bu maddelere karşı bir bağımlılık oluşması kaçınılmaz olacaktır.

    Dopamin ve Beyin Fonksiyonları

    Dopamin birçok beyin fonsiyonunu direkt olarak etkiler. Bu yüzden dopaminin belli seviyelerde olması çok önemlidir. Dopamin seviyesi düştüğünde zihinsel fonksiyonlarda sorunlar oluşur. Yine dopamin seviyesi çok yükseldiğinde de birtakım anormallikler ortaya çıkabilir. Ama sigara, uyuşturucu gibi maddeler haricinde, doğal yollarla dopamin miktarını aşırı yükseltmek neredeyse imkansızdır.
    Dopamin ve Hareket (İstemli Hareket)
    Beynin bazal gangliya adlı bölümü hareketi düzenler. Ama bazal gangliyanın iyi çalışabilmesi için belli bir miktar dopamine ihtiyacı vardır. Beyinde dopamin eksikliği oluştuğunda, hareketlerde gecikme ve koordinasyonsuzluk meydana gelir. Öte yandan, dopaminde aşırılık olduğunda, beyin vücudun tekrarlanan tikler gibi gereksiz hareketler yapmasına neden olur.
    Dopamin ve Ödül (Haz) Bekleyen Davranış
    Dopamin beyinde haz duygusuna aracılık eder. Haz verebilecek durumlar esnasında salgılanır. Bu yüzden kişinin haz verecek aktiviteler veya işler aramasına sebep olur. Haz verecek şeyler yiyecek, seks veya uyuşturucu olabilir.
    Dopamin ve Bağımlılık
    Sigara, kokain ve amfetaminler dopaminin sinir hücreleri tarafından tekrar emilmesini engeller. Böylece sinir uçları arasında dopamin birikir. Dopamin fazlalığını haz olarak hisseden beyin bu maddelerden yine ister. Bu da kişide bağımlılık hâlini alır.
    Dopamin ve Hafıza
    Beyindeki dopamin düzeyleri, özellikle prefrontal korteksteki, kısa süreli hafızanın iyileştirilmesini sağlar. Bununla birlikte dopamin seviyesinin hassas bir aralığı vardır. Dopamin çok fazlalaştığında ya da azaldığında hafıza zarar görür.
    Dopamin ve Dikkat
    Dopamin odaklanmayı ve dikkati artırır. Dopamin belli bir bilgiye verilecek cevabı temel alarak kısa süreli hafıza neyin kalacağına karar verir. Prefrontal korteksteki dopamin azlığının dikkat eksikliğine neden olduğu düşünülmektedir.
    Dopamin ve Kavrama
    Beynin ön loblarındaki dopamin bilginin beynin diğer bölgelerine akışını kontrol eder. Dopamin eksikliğinde nöro-kognitif fonksiyonlarda düşüş meydana gelir, özellikle hafıza, dikkat ve problem çözme yeteneğinde.
    Sosyal Fonksiyonlar
    Dopamin eksikliğinin sosyal anksiyete ve sosyal fobiyle ilişkili olduğu saptanmıştır. Öte yandan bipolar bozukluk hastalarının da aşırı sosyal olduğu gözlenmekte ve bunun sebebinin de dopamin miktarındaki artış olduğu düşünülmektedir.

    Dopamini Doğal Yollarla Artırmanın Yolları

    Dopamin miktarını doğal yollarla artırdığınızda daha mutlu, daha tatmin edici bir yaşam sürmeniz mümkün. Çünkü dopamin ruh hâlinin düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Dopamin azlığı ise depresyon, tatminsizlik, enerjisizlik ve bunalım olarak kendini gösterir. Dopamin seviyesini doğal yollarla artırmak için şu yolları deneyebilirsiniz.
    1. Egzersiz Yapın
    Günlük egzersiz yapmaya özen gösterin. “The Brookhaven National Laboratory” tarafından yapılan bir deneyde egzersizin beyin aktivitelerini uyardığı, dopamin başta olmak üzere birçok beyin kimyasalının salgılanmasını tetiklediği gözlemlenmiştir. Dopamin egzersizin 20 ve 30. dakikaları arasında salgılanmaya başlar ve yorgunluğu azaltma görevi üstlenir. Ama sadece yorgunluğu azaltmakla kalmaz, iyi bir ruh hâli de sağlar. Bu yüzden düzenli olarak spor yapmaya çalışın.
    2. Sağlıksız Yiyeceklerden Uzak Durun
    Şeker, yağ ve kolesterolü diyetinizden eleyin. Çünkü bu yiyecekler sağlıksız olmalarının yanında dopamin seviyesinin düşmesine de neden oluyor.
    3. Dopamin Seviyesini Artıracak Gıdaları Seçin
    Dopamin seviyesinin doğal olarak yükselmesini sağlayacak yiyecekler var. Muz bu açıdan istisnai bir yiyecek. Çünkü dopamin üretiminde rol oynayan tirozin adlı bir madde içeriyor. Taze meyve ve yiyecekler genelde dopamin seviyesini yükseltecek bileşenler bulundurmaktadır.
    4. C Vitamini Tüketin
    Bol bol C vitamini tüketin. “Integrative Psychiatry” dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre vitaminler, özellikle C vitamini dopamin düzeyinde artış sağlıyor.
    5. Güneş Işığına Çıkın
    MIT’de fareler üzerinde yapılan bir deney, güneş ışığının dopamin seviyesini yükselttiğini göstermiştir. Dört duvar arasında kısılıp, kalmış, güneş ışığından mahrum modern insanın depresyonla bu kadar haşir neşir olması bu açıdan anlaşılır görünüyor.
    6. Sizi Mutlu Yapan Aktiviteler, Hobiler Bulun
    Zaten dopaminin çalışma mantığı bu şekilde. Haz veren bu faaliyetler sayesinde dopamin miktarında artış sağlayabilirsiniz.
    7. Hedefiniz Olsun
    Dopaminin sadece ödülü kazandığınızda değil, ödüle yaklaştığınızda da salgılandığı ispatlanmıştır. Hedeflerinizi gerçekleştirmeyi beyin ödül olarak algılayacağından, o hadeflere yaklaştıkça beyniniz dopamin salgılayacaktır.

    6 Ocak 2017 Cuma

    Hiponatremi Nedir ? Belirtileri ve Tedavisi Nedir?

    Hiponatremi Neden Olur?

    Kanda su ve sodyum denge halinde bulunur. Bu denge üç farklı şekilde bozularak hiponatremiyi ortaya çıkarabilir:

    Hiponatremi Belirtileri

    Hiponatremi ile birlikte kan seyrelir ve vücut hücreleri su alarak şişer. Hiponatremi belirtilerinin çoğuna bu şişmeye karşı hassas olan beyin hücreleri neden olur. Aşağıdaki belirtiler görülebilir:
    • Bilinç bulanıklığı
    • Vücutta titreme, istemsiz kas hareketleri
    • Yorgunluk
    • Baş ağrısı
    • Huzursuzluk, rahatsızlık
    • İştah kaybı
    • Kas krampları
    • Kaslarda zayıflık
    • Bulantı, kusma
    Şiddetli hiponatremi, kişinin komaya girmesine ve ölüme neden olabilir.
    Not: Kandaki normal sodyum seviyesi aralığı litrede 135-145 milieşdeğer gramdır. Uluslar arası birime göre 135-145 milimol/litredir (mmol/L).
    1) Övolemik Hiponatremi
    Bu tür hiponatremide vücuttaki toplam su miktarı artmıştır, ancak sodyum seviyesi sabit kaldığı için sodyum oranı düşmüştür. Aşağıdaki nedenlerle görülebilir:
    • Böbrek yetmezliği: Böbrekler fazla suyu atamaz.
    • Konjestif kalp yetmezliği: Vücutta su toplanmasına neden olur.
    • ADH hormonu fazlalığı – SİADH sendromu: Böbreklerdeki su tutulumunun artmasına yol açar.
    • Aşırı miktarda su içmek (egzersiz esnasında su kaybı endişesi ile sık yaşanmaktadır)
    2) Hipervolemik Hiponatremi
    Vücuttaki hem su hem de sodyum miktarı artmıştır. Ancak su miktarı daha fazla artmıştır. Övolemik hiponatremiden farkı, sodyum miktarının da artmasıdır. Ancak bu artış kandaki sodyum-su dengesini sağlayacak miktarda değildir.
    3) Hipovolemik Hiponatremi

    Vücutta hem su hem de sodyum kaybı vardır, ancak sodyum kaybı daha fazladır. Aşağıdaki nedenlerle görülebilir:
    • Aşırı terlemek
    • Kusmak
    • İshal olmak
    • Vasopressin vb. bazı idrar söktürücü ilaçların kullanımı
    • Vücudun büyük bir kısmını etkileyen yanıklar
    Aşağıdaki etkenler de hiponatremiye yol açabilir:
    • Böbreküstü bezi sorunları
    • Hipotiroidi (tiroid hormonu yetmezliği)
    • Karaciğer sirozu
    • Sülfonilüre ilacı

    Hiponatremi Tedavisi

    1) Beslenme Önerileri
    Şiddetli olmayan hiponatremi vakalarının tedavisinde yaşam tarzına özen göstermek, su ve gıda tüketimine dikkat etmek yeterli olabilir. Aşağıdaki önerileri değerlendiriniz:
    • Günde 10 litreden fazla, saatte 1.4 litreden fazla su içmeyin. Daha fazlasını böbrekler süzemez. Hiponatreminiz olduğunu biliyorsanız, günde 1 litreden fazla su içmeyin.
    • Aktif bir yaşamınız varsa sporcu içecekleri tüketin. Sodyum ihtiyacını karşılayacaklardır.
    • Bir bardak suya bir tutam tuz ekleyerek tüketin.
    • Hindistan cevizi suyu için.
    Günlük Sodyum İhtiyacımız: 1500 mg civarıdır. Günlük tüketim 2300 miligramı geçmemelidir. Ancak hafif hiponatremi vakalarında bu rakam bir miktar geçilebilir. Aşağıda bazı besinlerin içerdikleri sodyum miktarını sıralıyoruz:
    • Bir çay kaşığı tuz: 2300 mg (Dolayısıyla günlük sodyum ihtiyacını fazlasıyla karşılamaktadır. Hiponatremi olmadığı sürece fazlası tüketilmemelidir.)
    • 100 gram peynir: 215 mg
    • 100 gram zeytin: 1556 mg (5 adet zeytin: 550 mg)
    • Bir bardak sebze suyu: 500 mg
    2) Gereksiz Yere İlaç Kullanmayın
    • Doktorunuz önermediği sürece diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar kullanmayın.
    Kandaki sodyum dengesini kavrayabilmenin pratik yollarından biri de idrar rengidir. İdrar tamamen berrak ise vücutta fazla su var demektir. Su tüketimi kısıtlanmalı, idrarda az miktarda sarı renk yakalanmalıdır.
    3) Hastane Tedavisi
    Kişi hiponatremi nedeni ile bilinç bulanıklığı yaşamaya başlamış ise, beyin olumsuz etkilenmiş demektir. Bu belirtiyi gösteren kişi hastane koşullarında tedavi altına alınmalıdır.
    • Damar yolundan yüksek yoğunluklu (%3) hipertonik sodyum solüsyonları verilebilir.
    • Çoğu hastada, su tutulumuna neden olan etken bertaraf edildiğinde böbrekler başka bir müdahaleye ihtiyaç
    • duymadan dengeyi sağlayabilmektedir.

    Öz-Disiplin Nedir? Nasıl Sağlanır?

    Öz-disiplin anlık olarak ne hissettiğinize göre değil, ne düşündüğünüze göre hareket eder. Hayatta en çok önem verdiğiniz şeyler için, anın hazzı ve heyecanından fedakarlık yapmaktır. Bu yüzden öz-disiplin:
    Stephen R. Covey’in söylediği gibi “Disiplinli olmayanlar duygularının, iştahlarının ve tutkularının kölesidir.”
    Uzun vadede, disiplinsizlik bazı beceri ve yeteneklerin (bir müzik aleti çalmak, yabancı dil öğrenmek gibi) kazanılamaması, dolayısıyla bunlarla gelen özgürlükten mahrum kalınması anlamına gelir.
    – İlk heyecan geçtikten sonra bir proje veya fikre çalışmaya devam etmenizi,
    – Kanepede uzanıp, TV izlemek yerine spora gitmenizi,
    – Çalışmak için erken kalkmanızı,
    – Diyetinizi bozma düşüncesi geldiğinde “HAYIR” diyebilmenizi,
    ve sizin için doğru ve yararlı olan daha birçok şeyi sağlar..
    Geçmişte, öz-disiplin bende eksik olan şeydi ve bunun sonucu olarak şu an yapmaktan keyif alacağım birçok şeyden mahrum kaldım (gitar çalmak gibi). Ama bu konuda iyileştim ve şimdi öz-disiplin sabah 5’te uyanıp, koşmamı ardından da bu makaleyi yazmamı sağlıyor. İnanın, yatağımda kıvrılıp yatmayı isterdim, ama artık arzularım şuurumun önüne geçmiyor.
    Eğer öz-disiplin konusunda zorlanıyorsanız, güzel haber geliştirilebiliyor olması. Mesela, kendimi erken kalkmak için eğiteli sadece 2 yıl oluyor. İşte öz-disiplinin 5 karakteristik özelliği :

    1. Kendini Bilmek


    Disiplin o an ne hissettiğine aldırmadan, en doğru olan için verdiğin karara göre hareket etmektir. Bu yüzden öz-disiplinin ilk özelliği kendini bilmektir. Amaçlarınızı ve değerlerinizi en iyi yansıtan davranışlar ve eylemlere karar vermelisiniz. Bu süre içe-bakışı ve öz analizi gerektirir. Özellikle, kararlarınızı yazarak onları daha belirgin, daha güçlü ve daha efektif hale getirebilirsiniz. Zaman ayırıp hedeflerinizi, hayallarinizi, isteklerinizi yazmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Daha da iyisi kişisel bir hedef tanımı yapmanız. Bunları yazıya dökmenin “kim olduğum”, “ne yapmak istediğim” ve “kendime biçtiğim değer” noktalarında bana güçlü bir irade kazandırdığını fark ettim.

    2. Bilinçli Farkındalık

    Öz-disiplin ne yapıp ve ne yapmadığınız konusunda farkındalığı da gerektiriyor. Düşünün, davranışınızın disiplinsiz bir hareket olduğunun bilincinde olmazsanız, diğer türlü nasıl hareket edebilirsiniz?
    Öz-disiplini oluşturmaya başladığınızda, bazı zamanlar kendinizi disiplinsiz hareket ederken yakalayabilirsiniz (tırnak yemek, spordan kaçınmak, abur cubur yemek gibi). Öz disiplin üretmek zaman alır. Burada esas nokta, disiplinsiz hareketlerinizin bilincinde olmaktır. Zamanla bilinçlilik daha erken gelecektir. Yani disiplinsiz bir hareket yapmadan önce, kendinizi bilinçli bir konumda bulacaksınız. Bu da size hedeflerinizle uyuşan kararlar verme fırsatı verecek.

    3. Öz-disipline Sadakat

    Hedef ve hayallerinizi yazmak tek başına yeterli değil. Onlara içten bir bağlılık göstermeniz gerek. Yoksa, alarm saat 5’te çaldığında erteleyip “beş dakika daha” demekte hiçbir mahsur görmeyeceksiniz. Ya da baştaki motivasyon ve heyecan geçtikten sonra projenizi tamamlamaktan vazgeçeceksiniz.
    Bu bağlılık konusunda problem yaşarsanız, yapacağınızı söylediğiniz şeyleri takip etmek noktasında bilinçli bir yol izleyin: Yapmak istediğiniz nedir ve buna ne zaman karar verdiniz? Sonra da bu konuda yaptıklarınızı not edin ve kendinizi değerlendirin (puanlayın). Unutmayın ölçülen şey, gelişir.

    4. Cesaret

    Resimdeki adamın çenesinden damlayan ter damlasına dikkat ettiniz mi? Hata olmasın, öz disiplin genellikle oldukça zordur. Duygular, iştah ve tutkular ona karşı gelen büyük güçlerdir. Bu yüzden öz disiplin cesarete büyük oranda bağlıdır. Çok zor bir engelle karşılaştığınızda, kolay bir şeymiş gibi davranmayın. Bunun yerine o acıyla ve zorlukla yüzleşecek cesareti bulun kendinizde. “Kişisel küçük zaferler” kazanmaya başladıkça, özgüveniniz artacak ve öz disipline destek olan cesaret daha doğal olarak sizde yer edecek.

    5. İçsel Eğitmenlik

    İç konuşma genelde zararlıdır ama onu kontrol etmeyi başardığınızda çok yararlıdır. Zorlandığınızı düşündüğünüz zaman, kendinizle konuşmanızı, kendinize cesaret vermenizi ve kendinizi rahatlatmanızı tavsiye ediyorum. Her şey bir kenara, iç konuşmanın kendisi size hedeflerinizi hatırlatır, cesaretinizi getirir, bağlılığınızı güçlendirir ve görevinizin bilincinde olmanızı sağlar. Zorluklarla karşı karşıya geldiğim zaman hep şu sözü kendime hatırlatırım. “Disiplinin bedeli, pişmanlığın acısından her zaman daha azdır. ” Bu sözü hafızanıza yerleştirin ve zorluklarla karşılaştığınızda hatırlayın. Hayatınızı değiştirebilir..